Psikolog-Psikoterapist Aile Danışmanı-Sosyolog Mürüvvet Deniz Yıldırım yazdı

Ülkemiz kısa bir zaman önce 10 ilin ve milyonlarca insanın etkilendiğideprem sonrası zor bir dönemden geçiyor. İnsanların canını, yakınlarını  kaybettiği ve evsiz kaldığı bir deprem felaketi ile karşı karşıya kaldık.Bu yaşanan travmadan herkes nasibini aldı. Fiziken başka başka yerlerde olsak da ruhen deprem bölgesinde yaşadık ve hepimizi çok derinden etkiledi. Bu acıyı ruhumuza sindirebilmek için hepimiz çeşitli nedenler bulduk. 

Sadece kendimizi iyi hissetmek adına bahane bulduğumuzun farkındayız

14. yüzyılda yaşamış olan devlet adamı, sosyolog ve filazofİbni Haldun “Coğrafya kaderdir“ diyerek coğrafyanın insan üzerindeki siyasi ve fiziki açıdan etkilerini derinlemesine incelemiştir. Yaşadığı döneme ve bölgeye baktığımızda bu söz çok doğru ve yerinde görünüyor ancak yaşadığımız yüzyılda artık bu söz anlamını yitirmiş durumda. Günümüzde aklın, ilmin, bilimin ve teknolojinin kullanılmasıyla artık aynı coğrafyayı paylaşıp aynı kaderi paylaşmayan ülkeleri görmek mümkün. Bilim tamamen gözleme ve deneye dayanır dolayısıyla böyle bir yaklaşımı kabul etmez. Günümüzde halen körü körüne bu yaklaşımı kabul etmenin psikolojik açıdan açıklamasını yapmak istersek Psikolojinin babası olan Sigmund Freud’un Psikanaliz kuramında yer alan bireyin tamamen kendi öz benliğini ve ruh sağlığını korumak için bilinçsizce kullandığı”Savunma Mekanizmaları” nı hatırlamak yerinde olacaktır. Bu savunma mekanizmalarından biri olan “mantığa bürüme/ bahane bulma“kabul edilemeyecek davranışın bahaneler bulunarak haklı gösterilmeye çalışılması durumudur. Bu tıpkı bir dersten başarılı olmayan bir çocuğun “öğretmen bana taktı” ya da kahveye çağrılmayan komşunun “ben zaten gelemeyecektim” demesi gibi tamamen kişinin farkında olmadan kendini iyi hissetmek için kullandığı mantıklı nedenlerdir. 

Şu durumda artık hepimiz “deprem kuşağında” yaşadığımızı dile getirerek bunca yaşanan acı için hiçbir tedbir almadan sadece kendimizi teselli etmeye çalıştığımızın, sadece kendimizi iyi hissetmek adına bahane bulduğumuzun farkındayız. 

Depremler sadece yeryüzünü değil insanları dünyaya olan güven duygularını da sarstı

Bu felaketten en çok etkilenen kesim hiç şüphesiz ki çocuklar. Ebeveynlerini, aile bireylerini   kaybeden çocuklar bu süreçle nasıl baş edebileceklerini bilmediklerinden çok daha zorlu bir dönemden geçiyorlar yine aynı zamanda depremi birebir deneyimlememiş fakat televizyondan, sosyal medyadan ve ailesinden öğrenerek dolaylı olarak bu felakete maruz kalmış çocuklarımız olarak bu grubu ikiye ayırmalıyız. Biz yetişkinler olarak bu dönemde yaşadıkları bu travma ile ilgili onlara gerek davranışlarımız, konuşmalarımız ve sorularına verdiğimiz cevaplarla   bu travmanın onların hayatında kalıcı hasarlar bırakmaması ve yeniden işlevselliklerini kazanabilmeleri adına destek olmamız gerekmekte. Çünkü depremler sadece yeryüzünü değil insanların içini ve dünyaya olan güven duygularını da sarsan bir olgudur. 

Depremin ne olduğu çocuklara anlatılmalı

Öncelikli her çocuğa depremin ne olduğu anlatılmalı bunun içinde dünyanın tıpkı bir pasta gibi katmanlardan oluştuğu ve her katmanda bazı olayların olduğu anlatılmalı. Atmosfer tabakasında rüzgar, fırtına, dolu, yağmur, kar gibi olayların olduğu yine su tabakasında olan olaylar dalgalar, tsunami, seller, akarsular gibi yer kürede de olan bazı olaylar da erezyon, deprem gibi olaylar olduğu anlatılmalıdır. Bu yaşanan olayların bir doğa olayı olduğu kesinlikle bunların bizim suçumuz olmadığının altı çizilmelidir. Anlatan kişinin sakin ve sabırla tek tek anlatıyor olması gerekir. Depremi yaşamış bir çocuk 12 yaşından büyük ise    “ çok korktun, üzüldün, kafan çok karışmış olmalı, ne olduğunu anlayamadın çok da haklısın. Belki şu an konuşmak istemeyebilirsin ama benimle konuşmak istersen ben buradayım “ şeklinde önce duygusunu ona yansıtarak ve onayını alarak konuşmalıyız. Bu konuşma onun hızında olmalı.

Somut ve kısa cümlelerle anlatılmalı

Bu yaşadığımız olayın deprem olduğunu yer altından geçen fayların kırılmasıyla beraber yer kabuğunda bir hareket olması ve evlerinin bu hareketle sarsıldığı, hasar gördüğü ya da yıkıldığı hatta varsa bazı kişilerin bedenlerinin yara aldığı bazılarının durumunun daha ciddi olduğu veya bazı kişilerinde hayatını kaybettiği söylenebilir. Depremi yaşamış olan çocuk 12 yaşın altındaysa soyut işlemlemeyi daha zor anladığından somut ve kısa cümlelerle anlatmaya ihtiyaç vardır. Yine öncelikle depremin aynı şekilde anlatılıyor olması önemli. Çocuğun yaşadığı deneyim üzerine konuşuyor olmakta fayda var.   “Yatağında uyurken büyük bir sarsıntı oldu, büyük bir ses geldi, çok korktun, ne olduğunu anlayamadın. Artık bitti, geçti, şu an beraberiz, güvendeyiz ve sağlıklıyız. Sen yalnız değilsin” şeklinde duygusunu ona yansıtıp 
güven vermeliyiz. 

Çocuklar evde olan en küçük huzursuzluğu ve gerginliği hissederler

Çocuk sorular sormaya devam edebilir. “Bir daha olur mu? Ya yine olursa şeklinde endişe taşıyorsa o zaman “ Bu bir doğa olayı bir daha kesin olarak ne zaman olacağını öngörmemiz mümkün değil ancak nasıl ki gökyüzünde olacak olan olayları bilim insanları önceden tahmin edip bize söylüyorsa yine deprem için de bilim adamları yerin altındaki fayların nereden geçtiğini araştırıp bize söyleyecekler. Bu nedenle artık önlem almamız mümkün” mesajını vererek umut ve güven aşılanmasına ihtiyaç var.  Dolaylı maruz kalan yani televizyondan ya da ailelerinden dolayı bunu hisseden çocuklar var. Ailesi  yakınlarından birini kaybetmiş olabilir ya da onların hayatı ile ilgili endişe duymuş, haberlere üzülmüş olabilir. Tüm bunlar kesinlikle yaş farketmeksizin çocuktan gizlenmeye çalışılmamalı, hiçbir şey sormuyor, duymuyor şeklinde düşünmek gibi bir hataya düşülmemelidir. Çünkü çocuklar evde olan en küçük huzursuzluğu ve gerginliği hissederler.

Depremle ilgili onun suçu ve sorumluluğu olmadığı ifade edilmelidir

Bu bilgiyi çocuğun ilk olarak güvendiği kişilerden alması çok önemli. Tablette oyun oynarken önüne çıkan bir görüntü ya da bilgi ya da arkadaşlarından duyacağı farklı bilgiler onun kafasını karıştırabilir. O nedenle çocuğun ilk bilgiyi yetişkinden alması ve merak ettiği soruları sorabileceğini bilmesi çok önemli. Çocuğu korkutmak ve disipline etmek adına inanç sisteminiz ne olursa olsun“ oradaki çocuklar yaramazlık yapmış, annelerini üzmüş ya da oradaki insanlar çok günah işledi Allah onları cezalandırdı, Allah onları sınadı  ve o nedenle deprem oldu, ağlama, bak beterin beteri var”gibi tamiri mümkün olmayan ve çocuğun inancını zedeleyen ifadeler kullanılmamalıdır. Bilakis depremle ilgili onun suçu ve sorumluluğu olmadığı ifade edilmelidir. 

Deprem çantamızı birlikte hazırlayabiliriz

Her ülkenin coğrafi konumuna göre farklı olaylar yaşadığı örneklerle anlatılabilir. Amerika da kasırgalar olurken,kuzey kutbunda hiç yaz olmadığı ve Türkiye’nin bazı bölgelerinde de fay hatlarından dolayı yer kabuğu hareketlerinin çok olduğu bu nedenle de deprem olduğu ve bu haberler yüzünden çok üzgün ve endişeli olduğunuz anlatılmalı.” Sen de bu haberleri duyabilirsin bununla ilgili öğrenmek istediğin bir şey olursa gelip bana sorabilirsin biz şimdi burada ve güvendeyiz” şeklinde çocuğun sorularına alan açılmalı ve onu da işbirliğine katmak için “ Seninle birlikte deprem olursa zarar görmemek için neler yapabilir nasıl hazırlanabiliriz? Bunun için bir eylem planı oluşturup deprem çantamızı birlikte hazırlayabiliriz hatta bu çantaya sevdiğin bir oyuncağını da koyabiliriz. Hatta böyle bir durum  bizim başımıza gelseydi ve senin hiç oyuncağın olmasaydı sana ne gönderilseydi mutlu olurdun? “ diyerek kullanmadığı oyuncaklardan hatta varsa artık kullanmadığı kıyafetlerden deprem bölgesine bağış yapması teşvik edilebilir. Hatta oradaki arkadaşlarına  not yazarak,  resim yaparak onlara temas etmesi işe yaradığını ve onlar için bir şeyler yapabildiğini hissetmesine sebep olacak ve ona iyi gelecektir. 

Ölüm nasıl anlatılmalı? 

Ölümün anlatılmasında yine çocuğun yaşının büyük önemi var. Yaşına uygun anlatılmalı. 

Çocuk "Bilmiyorum, haber alamıyorum, o da iyi, başka hastanede” gibi cevaplarla geçiştirmek, yalan söylemek en tehlikelisidir. Çocuğun ailesinden birinin öldüğü bilgisi çocuğa mutlaka güvendiği bakım veren ya da tanıdığı kişiler tarafından yine çocuk sağlıklı, stabil ve güvende olduğu ortamda verilmelidir. 
“Sana bir haber vermek zorundayım, bu benim için de çok zor. Maalesef…… öldü şu an artık yaşamıyor” demeliyiz. 

Yine “Onu kaybettik, melek oldu, bulut oldu, Allah onu yanına aldı,yukarıdan seni izliyor” gibi ifadeler kesinlikle kullanılmamalıdır.

Hayatın döngüsü anlatılmalı

Hayatın döngüsü anlatılmalı “hepimiz doğarız, büyürüz, bazı şeyler deneyimler ve kimimiz daha erken kimimiz daha geç ama hayatın bir sonu var. Söylemek zor ama bu kişi öldü.” şeklinde anlatılmalı. Deprem dışında normal ölümlerde de “yaşlandı, hastalandı” gibi ifadeler çocuğun her hasta olan ya da her yaşlanan kişinin öleceğini düşünmesine yol açar. 

Neden? Neden şimdi? Neden bizim başımıza geldi? gibi sorular gelirse deprem tekrar anlatılıp vücudunun sandığımızdan daha çok zarar gördüğünü, “aldığı zarardan dolayı artık nefes almıyor, kalbi atmıyor, artık bizimle değil” şeklinde konuşma yapabilir her gerektiğinde de bu konuşmayı tekrar edebiliriz. 12 yaşın altındaki çocuklar defin işlerinden uzak tutulmalı, insanların ağladığı, ağıt yaktığı ortamlarda bulundurulmamalıdır. 12 yaşın üzerindeki çocuklar istiyorsa defin işlerine katılım sağlayabilir ancak uzaktan yanında güvendiği destek alabileceği, sakin kalabilen bir yakınıyla izlemesi sağlanabilir.

İster çocuk olsun ister yetişkin bu süreçle baş edebilmenin yolu ilk olarak sosyal destek, yaşama katılma ve normal rutinlerine devam etmesini sağlamak bu süreci daha kolay atlamasını sağlayacaktır. Çocuklar için oyun iyileştiricidir. Oyunda bu yaşadıklarını tekrar tekrar yaşayarak oyunla kendini tedavi edecek ve güçlenerek çıkacaktır. O nedenle oyunlarında müdahale edilmeden duyguları yansıtılmalıdır. 

Çocuğun etkilenip etkilenmediği nasıl anlaşılır?  

İster direk depreme maruz kalsın isterse dolaylı olarak depreme maruz kalmış olsun çocuk güvenli bir ortamda oyun oynuyorsa bu etkilenmediği anlamına gelmez. Çocuk kendi hızında iyileşme çabasındadır. Akut stres tepkileri gösterebilir. Bunlar uyku ve iştah değişiklikleri, fiziki bir sebep olmadan mide bulantısı, yalnız kalmak istememek, anne baba ya da yakınlarıyla uyumak isteği, seslerden irkilme, konuşma zorlukları, yaşından küçük davranışlar, ( 4 yaşındaki çocuğun parmak emmesi, 8 yaşındaki çocuğun altına kaçırması) sessiz kalma, içe kapanma gibi davranışlar göstermeleri bir süre normaldir. Yavaş yavaş yeni rutinlerin oluşturulması ile bu belirtilerin azalması beklenir. Azalmak yerine artıyor ve çeşitleniyorsa profesyonel destek alınmalıdır.